2019 Yılının En Çok İlgi Gören Kitapları

11 dk okuma süresi
2,486

Okuduğumuz her kitabın izini taşıyoruz ruhumuzda.Karakterlerle beraber ağlayıp beraber gülüyoruz,acılarını hissediyoruz,mutluluklarını aşklarını paylaşıyoruz…Kitapları bu yüzden seviyorum yaşadığımı hislerimin olduğunu hatırlatıyorlar bana.

2019 yılında farklı şehirlerde düzenlenen kitap fuarları yoğun ilgi çekiyor.Dünyaca ilgi duyulan kitaplar,yazarların imza günleri,yayın evleri ve fuarlar sayesinde okuyucuyla buluşuyor…

Bu haberde 2019 yılının en çok okunan kitaplarını ve bu kitaplar hakkındaki incelemelerimi sizler için derledim. Keyifli okumalar…

Fi / Çi / Pi – Azra KOHEN

Fi, deneyimin içinde kaybolmak yerine korkmadan deneyime sahip olmanın yolculuğudur. Gerçeklerden yola çıkılarak ulaşılmak istenen yerde sadece farkındalık vardır. Fi, güzelliğin lanetlendiği,zekanın yağmalandığı,iyinin kurban edildiği ve kasaba kurnazlığıyla yönetilen bu gezegende, içine doğduğumuz bu kutsal hayatı kutlamak için yazılmıştır.

Oldukça düşündürücü,içerisinde felsefik öğeler barındıran ve hikayesiyle sizi alıp kendi diyarına götüren çok akıcı bir kitap. Edebiyat ve felsefenin mükemmel uyumu. Psikolojik yaklaşımlarıyla ve bir olayı ve/veya konuyu birden fazla bakış açısıyla anlatıp okuyucuya “Acaba hangisi doğru” diye düşündüren muhteşem bir eser. Çatlama cesaretini gösteren tüm tohumlara adanmıştır…

Fi ile çıkılan yolculuğun tek durağıdır Çi. Sadece farkındalığa giden,değiştiren,mutlaka geliştiren bir yoldur bu ama sunduğu seks,macera,intikam,ihtiras,hırs sizi aldatmasın,zordur. Hayatı değil sistemi yaşadığımızı fark edenler,harekete geçmek için işaret bekleyenler,umursamayanlara karşı umursayanlar,hissedemeyenlere karşı hissedenler adına ve kendi tekamülünde kaybolmuşlar için yazılmış,dengeye adanmıştır.

Çi bence sadece Fi’nin devamı değildi bu kitap benim eksik yanımdı. Bana beni anlattı  en önemlisi içime ayna tutmama fırsat verdi. İnsanlık artık birbirini sevdiği için değil,istediği için değil,birbirine sığındığı için birlikteydi. Hayat harekete geçen herkesi varması gereken yere götürür…

Pi…Bu hikaye burada bitecek ve sen başlayacaksın…  Savaşların savaşılarak kazanılmayacağını, asıl zaferin ancak doğrudan ayrılmayınca kazanıldığını Özge’den öğrendim, yaptığımız her şeyin evrende dönüp dolaşıp bize nasıl geri geldiğini Can Manay’dan dinledim , analiz edebildiğimiz kadar güçlü,sadeliğimiz kadar güzel, gerçekliğimizdeki samimiyet kadar eşsiz olduğumuzu Bilge’de gördüm, kendi değerlerini başkalarının gözünden biçenlerin acısını Duru’yla anladım ve Deniz’in düşüncelerinde tanıştım geleceğin insanıyla… BİZ’e yolculuğun son durağıydı Pi… Sorgulanmamış, analiz edilmemiş bir yaşam hiç yaşanmamıştır…

Huzursuzluk – Zülfü LİVANELİ

Merhamet zulmün merhemi olamaz… İstanbul’un kargaşası içinde sıradan bir yaşam süren İbrahim,çocukluk arkadaşı Hüseyin’in ölüm haberi üzerine doğduğu kadim kent Mardin’e gider. Onun, önce sevdaya sonra ölüme yazılmış, Mardin’de başlayıp Amerika’da sona ermiş hayatını araştırmaya koyulur. Böylece adeta bir girdabın içine çekilir,tutkuyla ve hırsla gizemli bir kadının peşine düşer.

Keşke merhametten yoksun zalimlere merhameti öğretebilseydik de mazlumlar merhametten nefret etmeseydi. Keşke bir ülke kurma gücüm olsaydı Meleknaz, Zilan Nergis gibi zalimlerin işkenceleri altında ezilen mazlumlar o ülkede istedikleri dine mensup bir şekilde barış,huzur,mutluluk içinde yaşayabilselerdi. Huzursuzluğu hayatlarından,hayatlarımızdan def edebilseydik. Çok etkiledi beni Meleknaz’ın,Hüseyin’in,Zilan’ın,taşların altında gömülü duran minik bedenin kocaman acılarının hikayesi okuyun derim…

 Serenad – Zülfü LİVANELİ 

Her şey,2001 yılının Şubat ayında soğuk bir gün,İstanbul Üniversitesi’nde Halkla İlişkiler görevini yürüten Maya Duran’ın ABD’den gelen Alman asıllı Profesör Maximilian Wagner’ı karşılamasıyla başlar. 1930’lu yıllarda İstanbul Üniversitesi’nde hocalık yapmış olan profesörün isteği üzerine,Maya bir gün onu Şile’ye götürür.Böylece,katları yavaş yavaş açılan dokunaklı bir aşk hikayesine karışmakla kalmaz,dünya tarihine ve kendi ailesine ilişkin birtakım sırları da öğrenir.

Kitabı okumaya başladığım günün ertesi sabahında kitabı bitirdim çok sürükleyici akıcı ve güzel bir anlatımı ile tam bir Livaneli şaheseri. Kitapta bahsi geçen serenad Profesör’ün sevgilisi Nadia için bestelediği Serenade Für Nadia eseri Schubert’in Serenatıdır dinledikçe bağımlılık yapan bir eser.

Devran – Selahattin DEMİRTAŞ

Toz duman kenarlardan, taşradan ve kuytulardan, memleketten yoksulluk halleri. Utananlar, üzülenler, aşıklar, yevmiyeciler, küçük kasabalar, hazin ve uzakta kalan hayatlar.

Devran inatçı neşesiyle geçip giden zamanın çarpıklığını anlatıyor. Umut umut, cümle cümle… Evvela mahsus selam ediyor doğan güne.

Ortak dertlerin,eşitsizliğin neden olduğu çaresizliklerin,vicdanen rahatsızlık veren tanıklıkların,telafisini zamanda bulamayan uzayın boşluğuna savrulup yok olamayan acıların,kayıpların,ezilenlerin,yarı tanrı olmakla ezilen olmak dışında bir de insan kalabilmenin onuruna inananların,hayat karşısında örselenmiş duyguların,her imkansızın bir mümkünü varsa diyenlerin varlığını insana muteber bir biçim ve içerik yoluyla anlatabilmenin kolektif değeri Selahattin Demirtaş’ın hem siyasi kimliğinden hem de ifade gücünden besleniyor.İzahını sadece sonuçta değil, o sonuca götüren nedenlerin kimi zaman trajik kimi zaman vicdani yanında bulunan hakikatin derin  muhteviyatını bireyselleştirilmiş söz dizimi yerine yine kolektif bir dil ve akılla biçimlendirilmiş.

Peki bunca acı nereye gidiyordu? Bunca yaşanmışlık neyi değiştiriyordu? Biz insansak bunlar kimdi? Bunlar insansa biz kimdik? Hepimiz insansak neden bu kadar acı çekiyorduk?

Kendine Ait Bir Oda – Virginia WOOLF

Kendime ait bir odam var benim. Dört duvarı kalbimle,beynimle,ruhumla,hayallerimle ve kitaplarımla çevirili… Her fırtınada her alaborada sığınabileceğim köhne bir liman… Her duvarı farklı darbeler aldığı halde yıkılmadan dimdik ayakta durmuş güçlü bir KADININ odası huzur dolu ve sıcacık…

Kadın annedir, kadın sevgilidir. Erkeğin de başarılarında payı olan bir destektir. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünebilirken,duygusal yoğunluğunu en tepede yaşayabilirken neden yaratamaz bir kadın? Neden yazamaz? Neden bir Shakespeare çıkmadı kadınlardan? Virginia Woolf kendi deneyimlerini de katarak çok güzel analiz etmiş bu konuyu. Özellikle Shakespeare’in bir kız kardeşi olsaydı varsayımıyla bizi düşündürürken,sonrasında anlattığı Shakespeare’in gerçek kız kardeşinin hikayesiyle de son noktayı koymuştur.

“PARA KAZANIN KENDİNİZE AİT BİR ODA VE BOŞ ZAMAN YARATIN.VE YAZIN, ERKEKLER NE DER DİYE DÜŞÜNMEDEN YAZIN.”

Mutluluk – Zülfü LİVANELİ 

Meryem: Van Gölü kıyısındaki bir kasabada, Allah’ın kendisini sevmesinden başka bir şey beklemeyen 17 yaşında bir kız. Şeyh amcasının tecavüzüne uğramış. Bir töre cinayetine kurban gitmek üzere.

PROF.Dr.İrfan kurudal: İsatanbullu tanınmış bir aydın. Hayattan hiçbir beklentisi kalmamış. Sahip olduğu her şeyi geride bırakarak, teknesiyle amaçsız bir Ege yolculuğuna çıkıyor.

Cemal: Gabar Dağları’nda PKK peşinde koşmuş bir komando. Askerliğini bitirip eve döndüğünde ömrünün en zor göreviyle karşı karşıya kalıyor: Ailenin yüz karası amca kızını töre gereği öldürmesi gerekiyor.

Her biri mutluluğu arayan Meryem,İrfan ve Cemal’in yolları kesişiyor. Kendilerinin birbirlerinin ve ülkenin ruhunun derinlerine doğru çalkantılı bir yolculuğa çıkıyorlar…

Bir Ömür Nasıl Yaşanır? – İlber ORTAYLI 

İlber Ortaylı’nın hayata dair öneriler sunduğu, kendi hayatından örnekler verdiği, tecrübesiyle okuyucuyu derinden etkileyen eseri Bir Ömür Nasıl Yaşanır? İlham alınacak,ufuk açacak türden kitapların arasında yerini alıyor.

Fahrenheit 451 – Ray BRADBURY

Dünyanın en ünlü distopya eserlerinden biri olan Fahrenheit 451 bizleri 500 yıl sonraya götürüyor. Tüketim toplumunu hedef alan ve eleştirisini kapitalizm üzerine kuran Bradbury, kitabı hakkında “Ben onu yazmadım,o beni yazdı” diyor. Toplumda yaşayan bireylerin herhangi bir baskıya maruz kalmaksızın kendi istekleriyle sansüre mekanizmasını çalıştırmalarını,hiç de yabancılık çekmeyeceğimiz örneklerle aktarıyor. Herkesin muhakkak okuması gereken bir eser.

Olağanüstü Bir Gece – Stefan ZWEİG 

Her şeyi olan bir adamın hiçbir şeyi olmayana yolculuğu… Her yolu deneyerek kendini arayan bir adamı konu alır bu öyküde Zweig. Muhteşem bir anlatımla duygu tasvirlerini,ruh çözümlemelerini okuyucuya en iyi şekilde aktarıyor. Zweig akıcı diliyle karakterin kendine yabancılaşmasını derinlemesine hissettiriyor. “Bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün insanları anlar” diyen yazar, insan zihnini ve duygularını merkeze alan betimlemeleriyle sizi edebiyata doyuracak.

Yer Altından Notlar – Fyodor Mihayloviç DOSTOYEVSKİ 

Edebiyat tarihinin tartışmasız en iyi yazarlarından biri olan Dostoyevski’nin sosyal becerileri düşük,yalnız,aciz insanı anlattığı eseri tüm insanlık için başyapıttır. İnsan ruhunu en ince detaylarıyla işleyen, iç savaş nedir öğreten, nefret etme kavramına başka anlamla yükleyen,gelgitlerle dolu bir eser. İnsanı tanımak, kendine yaklaştırmak isteyen herkes muhakkak okumalı.

 

 

 

 

 

Daha Fazla İlgili Makale Yükleyin
Daha Fazla Yük Genel

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ayrıca Kontrol Edin

Barış Özcan’ın da Eğitim Verdiği Superpeer Nedir?

Son zamanlarda pek çok yeni sosyal medya platformları hayatımıza dahil olmaya başladı. Bun…